Sınav Üzerine Kurulan Eğitim Sistemi

Hayattın her anında bir yarış içerisindeyiz.

Farkında olmadan sürekli birşeylerle yarışıyoruz. Yaşadığınız sıradan bir günü düşünün mesela. Trafikte yarışıyoruz, toplu taşıma araçlarına binmek için yarışıyoruz, kuyruğa girmek için yarışıyoruz, güzel görünmek için yarışıyoruz, en iyi olmak için yarışıyoruz… Evet farkında değiliz ama yaşantımız hep böyle yarışma ile gelip geçiyor.

Bu yarışlar arasında hayatımızı belirleyen; tabir-i caiz ise olimpiyat yarışları var. Adı YGS. Bu sınav belkide hayatımıza şekil veren en önemli sınavların başında geliyor. çünkü ilerideki süreçte hangi mesleğe yöneleceğiniz bu sınava bağlı. Doktor mu olacaksın? öğretmen mi olacaksın? Avukat mı olacaksın?… Bu kadar mühim bir konu birkaç saatlik sınavla ölçülebilir mi? Tabiki de hayır.Eğitim sistemimizde, sınav sistemimizde ivedilikle değişmelidir. öğrencilerimiz yarış atı gibi hayatı boyunca yarıştırılıyor, bu yarışta başarısız olanlar ailesi ve çevresi tarafından saygı görmüyor. ‘Bu çocuk adam olmaz.’ diye başarısız damgası vuruluyor.

Belki o çocuk başka dalda bir deha, belki o çocuk dünyaya daha önce gelmemiş bir müzisyen. Matematik yapamıyor diye, Türkçe çözemiyor diye neden başarısız olarak nitelendiriyoruz. Bu sistem yüzünden belkide binlercesini farkedemedik. Belkide hala okullarda eğitim gören binlerce dehayı başarısız diye nitelendirmeye devam ediyoruz. Ne büyük kayıp değil mi? Sebebi ise tamamen eğitim sistemi ve sınav sistemidir.Albert Einstein yaşıtlarına göre okumayı geç öğrenmiş, hatta devlet okulunda başarısız olmuş bir öğrenciydi. Ancak büyük bir cevher sakladığını eğitim sistemi ortaya çıkaramadı. Bu çocuk başarısız diye damgayı vurdular.

Ama bilim dünyasına kattıklarıyla adını tarihe yazdırdı. Sorun tamda bu. Sınavdan yada eğitim sisteminden başarısız olan çocukları başarısız olarak nitelendirmemeli, onların başka konularda yetenekleri var mı diye üstüne gidilmelidir.Sistem insanları; başarılı, başarısız diye katagorize etmemeli; insanların başarılarını ortaya çıkarmalıdır.