Zaman Kayması Bölüm 1
Bir yanda hafızasını ve geçmişini kaybetmiş bir erkek diğer yanda gezegenini ve insanlarını kurtarmaya kendini adamış savaşçı bir kadının hikayesi…
Bölüm 1 ( Geçmişin İzleri )
Uyandığımda kendimi yemyeşil çimenlerin arasında buldum. Buraya nasıl geldim ? Neden buradayım ? gibi sorular sorarken geçmişimden sadece adımı hatırlayabilmiştim. Üzerimde sadece bir saat vardı. Ne kadar denesemde saatin kapağını açamadım. Bir süre yerde kendime gelinceye kadar durdum ve ayağa kalkmak için doğrulduğumda bir şeyi farkettim gökzüyü kapkaranlıktı. Sanki karanlık gökyüzünde bir şey eksikmiş gibi hissediyordum. Belki de gökyüzü hep karanlıktı orda olması gereken hiçbirşey yoktu.
Kendime tam olarak geldikten sonra yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum ama sanki yol beni bir yere götürüyormuş gibi hissediyordum. Uzun bir süre yürüdükten sonra bir şehir gördüm fakat şehir harabeler içindeydi. Sanki burada çok büyük bir savaş olmuş gibiydi ve etrafta kimseler yoktu.
Şehire Yolculuk
Şehrin içine doğru yöneldim ama şehir bomboş terkedilmişti. Her ne kadar savaş olmuş gibi dursada hiçbir insana ait ceset parçası veya kan izi yoktu. Belki de insanlar şehri bir sebepten dolayı terketmek zorunda kalmıştı. Bir süre şehiri gezdikten sonra sanki biri beni izliyormuş gibi hissetmeye başladım. Her ne kadar biraz korksam da şehri gezmeye devam ettim. Öğrenmeliydim. Kim olduğumu, neden burada olduğumu, neden bu şehirde kimse yok diye düşünürken bir ses duydum. Etrafıma biraz göz gezdirdikten sonra kimseyi göremedim ama izlendiğimden şüpheleniyordum ve artık kesin olarak izlendiğimi düşündüm.
Geldiğim yere yeşil çimenlere dönmek için hızlıca koşmaya başlayıp biraz gitmişken birden önüme daha önce görmediğim kadar bu dünyadan olmayan bir yaratık çıktı. Daha önce gördüğüm ne bir hayvana benziyor ne de bir insana. Tam karşımda durduğu zaman korkmaya başladım.
Gözleri gözlerime bakıyordu sanki bana birşey demek istiyor ama diyemiyordu gibi hissediyordum. Bana saldıracakmı yoksa başka birşey mi yapacak diye düşünürken üzerime doğru gelmeye başladı. Daha da korkmaya başladım ve yeşil çimenlere doğru koşmaya başladım. Yaratık peşimden geliyordu. Gittikçe bana yaklaştı ve üzerime doğru saldırmak için atladı. Tam o anda keskin bir acı hissettim yaratık elindeki kılıç benzeri silahı göğsüme doğru saplamıştı. Kendimi çok kötü hissediyordum, sanırım burada öleceğim derken yere doğru yığıldım ve ileriden gelen birkaç kişiyi az da olsa görebildim.
3 savaşçı kız yaratık ile savaşıyordu. Sonunda bir insan gördüğüm için yerde yatarken gülümsüyordum. 3 savaşçı kız yaratık ile savaşırken savaşçı kızlardan bir tanesi de benim gibi göğsünden yaratık tarafından yaralandı. Savaşçı kızın yaralandığı gördükten birkaç saniye sonra bilincimi tamamen kaybettim.
Bilinç Kaybı
Bilincimi kaybettikten sonra garip bir rüya bir gördüm. Her tarafta ölen insanların çığlıkları yankılanıyordu. Şehirler ateşler içinde yanıyordu ve kan kırmızısına bürünmüştü. İnsanlar bir umut mücadele veriyorlardı ama düşmanlarına en ufak bir zarar bile verememişlerdi. Birkaç kişinin dağlara doğru kaçtığını gördüm bütün insanlar hayatları pahasına daha doğru koşan 1 kişiyi koruyorlardı. İnsanlığın son umudunu koruyun diyerek bağırıyorlardı. İlk başta kadından bahsettiklerini sandım ama daha sonra kadının elinde bir bebek gördüğümde bebeğin insanlığın umudu olduğunu anladım. Bir bebek nasıl olurda insanlığın son umudu olabilirdi. Dağlara doğru koşarken onlarca insan sadece 1 bebeği korumak için hayatını kaybediyordu.
Dağlara vardıklarında on binlerce insan hayatını çoktan kaybetmişti. Dağlardaki özel bir tesise hızlıca girdiler fakat düşmanları dışarıdaki herkesi çoktan katletmişlerdi duvarları ve kapıları zorlamaya başlamışlardı bile. Tesis en fazla birkaç dakika dayanabilirdi. Kadın daha da hızlı koşarak gidiyordu. Büyük bir odanın içine doğru girdi ve odada yüzlerce silahlı insan vardı. Bu Laboratuvardaki herkes kadına yardımcı olmak için insanlığın son sağlam duvarıydı. Onları korumak için etrafa konuşlanmaya başladılar. Kadın bir fizikçiye benziyordu. Bebeği bir makinenin içine koyarak gerekli ayarlamaları yapmaya başladı. Bütün ayarlamaları tamamladıktan sonra tek yapması gereken gereken enerjinin dolmasını beklemekti. Enerjinin tam olarak dolabilmesi için 1-2 dk’lık bir süre gerekiyordu.
Duvarlar artık düşmanları durduramamıştı. İnsan ırkından geriye sadece bu tesisteki insanlar kalmıştı. Bütün herkes 1-2 dklık bir süre kazanmak düşmana saldırıyordu fakat düşmana zarar veremeyeceklerini bildikleri halde saldırmaya devam ediyorlardı. Düşmanlar laboratuvara ulaştığında 10 saniyelik bir süre kalmıştı bütün herkes ölmüştü. İnsan ırkından geriye sadece bir Laboratuvardaki 1 bebek ve 1 kadın idi. Kadın kendini bebeği korumak için düşmanların önüne atlayarak kendini feda etmişti. Geriye insanların son umudu olarak gördüğü bebek kalmıştı. Düşmanlar ellerindeki karanlık şekilde parıldayan hançeri tam bebeğe saplamaya çalıştıklarında olayın şokuyla uyandım.
Bir Savaşçının Ölümü
Yavaş yavaş kendime gelmeye başlamıştım. Birkaç dakika yerde baygın olduğumu anladım. Göğsümden kılıç benzeri bir silahla darbe almama rağmen yaşıyordum. Vücudumda ne kan, ne de yara vardı. Savaşçı kadınlardan 2 si yaratık ile hala savaşıyordu. Fakat 3. savaşçı kadın etrafta gözükmüyordu. Yaralı bedeni veya kanlarını etrafta göremiyordum. Savaşçı kadın yara almasına rağmen neden bedeni etrafta yoktu. Savaşçı kadınlar benim ayağa kalktığımı görünce bu imkansız dediler. Dikkatleri dağıldığı için bir savaşçı kadın daha yaratık tarafından göğsünden yaralandı. Yaralanan savaşçı kadın yere doğru düşerken bütün bedeni toz tanelerine dönüşüyordu. Sanki bu dünyada hiç varolmamış veya varolmaması gerekiyormuş gibi. Bunu görünce diğer savaşçı kadınında aynı şekilde yok olduğunu anladım. Geriye sadece son savaşçı kadın kaldı. Beni tuttuğu gibi oradan götürmeye başladı.
Arkamızdan yaratık geliyordu. Savaşçı kadın yaratığı atlatmaya çalışıyor fakat bir türlü başaramıyordu. Yaratık gittikçe bize yaklaşmaya başlamıştı. Neredeyse aramızda mesafe kalmamıştıki birden etrafta derin, ince bir ses duyuldu ve yaratık birden durdu. Yaratık bize doğru bakıyordu ama bizi takip etmeyi bırakmıştı. Bir süre gittikten sonra şehir ile aramızdaki mesafe açılmıştı. Savaşçı kadın durdu ve ağlamamak için kendini zor tutuyordu fakat üzgün, yorulmuş, bitkin düşmüş o gözlerinden yaşlar damlamaya başladı. Bir süre ne ben ne de o birşey demedi.
Savaşçı kadın kendini toparlayınca yaratık tarafından darbe almana rağmen nasıl ölmedin diye sordu. Bilmiyorum diye cevap verdim. Savaşçı ise böyle birşey imkansız diyip duruyordu. Diğer savaşçılara ne olduğunu ve o yaratığın ne olduğunu sordum. Savaşçı kadın diğer arkadaşlarının öldüğünü söyledi. Yaratık ise yüzlerce yıldır atalarının savaştığını fakat binlerce yaratıktan sadece birkaç tane öldürebildiklerinden bahsetti. Eğer mızrağından bir darbe alırsan toza dönüşüp ölürsün dedi. Ben de yaratıktan darbe aldım fakat ölmedim neden diye düşünürken ona sormaya karar verdim. Savaşçı kadın bende bunun cevabını istiyorum dedi. Daha birbirimizin adını bile bilmiyorduk. Ona adımın Freeman olduğunu söyledim ve ona adını sordum. Adının Lizzy olduğunu hayatta kalan insanlara liderlik ettiğinden bahsetti.
Devam Edecek…
Bu yazının Tüm Hakları BOT Benson’a aittir.
30 Ekim 2018